VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Müfettiş Yardımcısı

Ramazan AYDEMİR





  • Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde1 düzenlenmiş olan kısmi tevkifata tabi servis taşımacılığı hizmeti alımlarına muhatap olan alıcıların sorumlu sıfatıyla tevkifat yapması katma değer vergisinde bu işlemin vergi güvenlik müessesesi kapsamında var olmasının gereğidir. Söz konusu tevkifatın uygulanmasında özellikli durumlar bulunmaktadır. Bu durumların göz ardı edilmesi fazla ve yersiz veya eksik tevkif edilen vergiye neden olabilmekte olup fazla ve yersiz tevkifat işlemi de haksız yere iadesi alınan katma değer vergisine yol açabilmektedir. Bu çerçevede; çalışmamızın konusunu taşımacılık hizmetinin katma değer vergisi tevkifatı karşısındaki durumu ve bu konuda özellik arz eden hususlar oluşturmaktadır.

  • Katma Değer Vergisi Kanunu 17/4-g maddesinde, metal, cam hurda ve atıklarının tesliminin KDV’den istisna olduğu düzenlenmiştir. Ancak, bu satışlarla ilgili yüklenilen verginin Kanunun 30/a maddesi gereğince indirimi mümkün olmadığından iadesi de mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle, hurda tesliminde bulunulan dönemlerde, bu mallarla ilgili yüklenilen ya da bu malların maliyetleri içerisinde yer alan KDV’lerin, indirilecek KDV hesaplarından çıkarılarak, ilgili döneme ilişkin 1 No.lu KDV beyannamesinin “(30) İlave Edilecek KDV” satırına dahil edilmesi gerekmektedir. Ancak, indirim hakkı tanınan ve tanınmayan işlemleri birlikte yapmaları hasebiyle mükelleflerin bu malların bir kısmını KDV yüklenerek, bir kısmını ise KDV ödemeksizin satın alması ve sonrasında hem istisna kapsamında hem de KDV hesaplayarak satması, söz konusu istisna kapsamında teslim edilen mallara ilişkin satışların hangi alışlardan kaynaklandığına yönelik belirsizlik oluşturduğundan indirimlerden çıkartılacak KDV tutarının düzeltme yoluyla tespitinde suiistimale neden olmakta ve haksız yere vergi indirimine yol açmaktadır. Bu çerçevede, çalışmamızda hazinenin bu yolla uğradığı vergi kaybına ilişkin açıklamalara ve vergi indiriminde denetimin ve etkinliğin sağlanmasına yönelik önerilere yer verilecektir.

  • Tebliğ, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesidir. Mükellefler açısından hakların kullanılması ve yükümlülüklerin doğması için önemli bir idari işlem olan tebliğ hükümlerine 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (VUK’un) 93 ila 109. maddeleri arasında yer verilmiştir. Defter belge isteme yazıları hali hazırda VUK’un 107/A maddesine göre elektronik ortamda tebliğ edilemeyip adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ya da memur eliyle gerçekleşmektedir. Adresi bilinmeyenler için VUK’da yer verilen ilan yoluyla tebliğ ise bu yazıların konusu vergi/ceza tutarı içermediği için idare tarafından ilan yoluyla tebligat yapılamamaktadır. VUK’un 107/A maddesinde ise 93’üncü maddede sayılan usullerle bağlı kalınmaksızın elektronik ortamda tebliğ yapılabileceği düzenlenmiştir. Bu çerçevede, çalışmamızda tebliğ usullerinde karşılaşılan sorunlar ile e-tebligatın önemi ve gerekliliği üzerinde durulacak olup çeşitli önerilere yer verilecektir.

  • 5520 sayılı Kanunun 12/7 maddesi ile örtülü sermaye üzerinden kur farkı hariç, faiz ve benzeri ödemeler veya hesaplanan tutarlar, Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarının uygulanmasında, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı sayılmış ve borç veren kurumlara bazı koşullar altında düzeltme hakkı ile iştirak kazancı istisnasından faydalanma, mükerrer vergilendirmeyi önleme yönünden olanak sağlanmaktadır. Ancak, istisnadan yararlanılabilmesi için Kanun koyucu önemli bir şart getirmiştir. Bu şart, düzeltmenin yapılabilmesi için örtülü sermaye kullanan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartıdır. Ancak borç alan kurumun ilgili hesap dönemine ilişkin dönem zararı ya da indirim, istisna veya vergide uzlaşması ile düzeltme sonucu ortaya çıkan matrahı ve ödeyeceği vergi değişebileceğinden borç veren kurumun da istisnadan faydalanılabileceği tutar değişmektedir. Bu çerçevede; borç verenin faydalanabileceği istisna tutarı bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.