VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Müfettişi

Murat Gökkaya





  • Günümüzde yaygın olarak sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirenler, gerçek bir faaliyette bulundukları görüntüsü verebilmek amacıyla düzenlenen sahte satış faturaları ile orantılı olarak, sahte alış faturalarını yasal defterlerine kaydetmekte ve beyanlarına yansıtmaktadırlar. Bu durumda 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 367?nci maddesine göre suç bildirilirken, her iki suçtan mı yoksa sadece sahte belge düzenleme suçundan mı suç duyurusundan bulunulacağı konusunda farklı uygulamalar ortaya çıkmaktadır.

  • Vergi uyuşmazlıklarının idari aşamada çözümlenmesini sağlayan müesseselere bir yenisi de Vergi Usul Kanunu?na ?İzaha Davet? başlıklı 370?inci madde olarak eklenmiştir. Söz konusu madde hükmü ile idare tarafından verginin ziyaa uğradığına ilişkin ön tespitte bulunulmuş olması durumunda, mükellef izaha davet edilmekte, kendisi söz konusu tespitlere katılması durumunda beyanlarını düzeltmekte, düzeltilen beyanlara göre hesaplanacak vergi ziyaı cezası yüzme yirmi oranında kesilmektedir. Madde hükmüne ilişkin açıklamaları içeren bir Tebliğ Taslağı yayımlanmış, ancak bugüne kadar (25.06.2017) henüz yürürlüğe girmemiştir. İzaha davet müessesesinin sağlıklı işleyebilmesi için, tüm işlem süreçleri basit ve anlaşılır bir dille açıklanmalı, ihdas edilen izah değerlendirme komisyonu yetkileri belirlenmeli ve vergi uyuşmazlıklarının idari aşamada çözümlenmesine Keywords: Explanation, invitation to explain, ilişkin sistematiğe uygun olmalıdır.

  • Dönem sonu işlemleri sırasında gelir veya kurumlar vergisi matrahının hesaplanması ile ilgili işlemler, bazı durumlarda katma değer vergisinin konusunu da etkilemektedir. Bunlara; şüpheli hale gelen veya üzerinden reeskont hesaplanacak ticari alacaklara dahil olan katma değer vergilerinin durumu, muhasebe dışı envanter çalışmalarında eksik veya fazla olduğu tespit edilen emtia için yüklenilen katma değer vergileri, zayi olan amortismana tabi iktisadi kıymetler için yüklenilen katma değer vergileri örnek gösterilebilir. Sayılan durumlar dışında dönem sonunda yapılan iskontolar, düzenlenen yansıtma faturaları gibi işlemler de katma değer vergisinin konusuna girmektedir. Bu nedenle dönem sonunda işletmelerin, yaptıkları işlemlerin katma değer vergisine etkilerine dikkat etmeleri gerekmektedir.

  • İnternetin kullanım oranının artması ile paralel olarak reklam pazar payı da internet reklamları lehine değişmiştir. Ayrıca internet üzerinden yapılan işlemlerin siyasi sınırlara bağlı olmaması, işlemlerin uluslararası boyuta taşınmasına neden olmuştur. Bu durum, yeni dönem ekonomik işlemlerin mevcut vergi yasaları ile yeniden yorumlanması ihtiyacını doğurmaktadır. Yabancı kurumlardan elde edilen internet reklam gelirlerinin çok büyük bir bölümünü Google İnternational LLC (Google)'den elde edilen gelirler oluşturmaktadır. Bu nedenle gerçek kişi ve kurumlar tarafından "Google" şirketinden elde edilen reklam gelirlerinin vergilendirilmesi konusu önem arz etmektedir.

  • 6111 sayılı Kanun ile matrah ve vergi artırımında bulunan mükelleflere vergi incelemesi ve tarhiyat dışında kalma imkanı getirilmiş olup, sahte belge düzenleyen mükelleflerin bu hükümlerden yararlanamayacakları belirtilmiştir. Ancak sahte belge düzenleme konusunda incelenmesi gerektiğine karar verilen mükelleflerin, inceleme öncesinde bu fiilleri tespit edilemeyeceğinden matrah ve vergi artırımı hükümlerinden yararlanıp yararlanamayacakları duraksamaya neden olmaktadır. Konuya ilişkin olarak yayımlanan 1 seri no.'lu Tebliğ'e göre, 6111 sayılı Kanun'un yayımlanmasından önce sahte belge düzenlendiği yönünde yapılmış tespit bulunması durumunda vergi incelemesi yapılabilecektir. Yapılan inceleme sonucunda sahte belge düzenlediği tespit olunanlar 6111 sayılı Kanun'un ilgili hükümlerinden yararlanamadığından tarhiyat yapılabilir. Aksi durumda tarhiyat önerilemez. Diğer taraftan 6111 sayılı Kanun'un yayımlanmasından önce anılan tespitin bulunmaması durumunda vergi incelemesi yapılamayacaktır. Ancak bu durumda dahi adli vergi suçunun bildirilmesine yönelik araştırma yapılmasında hukuken herhangi bir engel bulunmadığı gibi, suçun tespiti durumunda bildirilmesi yasal zorunluluktur.

  • Öz Tüm dünyayı etkisi altına alan ve pandemi olarak ilan edilen Covid-19 (Koronavirüs–2019) salgını ile ilgili olarak İçişleri Bakanlığı tarafından; kısmi sokağa çıkma yasağı getirilmesi, bazı işletmelerin faaliyetlerinin durdurulması gibi çok önemli tedbirler alınmış, bu durum birçok mükellefin vergisel ödevlerini yerine getirmesine engel olmuştur. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından mücbir sebep halindeki mükellefler belirlenmiş ve söz konusu mükelleflerin bazı ödevlerini yerine getirmeleri ertelenmiş, yerine getiremedikleri ödevler ile ilgili olarak vergi cezalarına muhatap olmaları engellenmiştir. Salgın nedeniyle vergi ödevlerini yerine getiremeyen diğer mükellefler de mücbir sebep durumunda olduklarının kabul edilmesine ilişkin başvuruda bulunabileceklerdir. Ayrıca vergi uygulamalarına ilişkin alınan önlemler kapsamında, yurt içi havayolu taşımacılığı üzerinden alınan katma değer vergisi (KDV) oranı düşürülmüş ve konaklama vergisinin uygulanması ertelenmiştir. Bu önlemlerin şu aşamada önemli bir etkisinin olmayacağı ancak salgın sonrasında uygulamanın devam etmesi durumunda sektörel toparlanmaya katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.

  • 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda yapılan değişiklikler sonrasında muhasebe standartlarının uygulama alanı daraltılmış olsa da, geçiş dönemi sonrasında mutlaka geniş bir mükellef kitlesi tarafından uygulanacaktır. Uygulama ile birlikte dönem sonu değerleme işlemleri için öncelikle muhasebe standartlarına göre gerekli kayıtlar yapılarak ticari kara ulaşılacaktır. Söz konusu değerleme ile Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde yapılan değerleme arasında bir fark bulunması durumunda gerekli düzeltmeler yapılarak mali kara ulaşılacaktır. Çalışmamızda işletme açısından en önemli kalemlerden biri olan stokların TMS-2 Stoklar Standardı ile Vergi Usul Kanunu açısından değerlemesine ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.

  • Tarım ürünleri ticaretini kolaylaştırmak ve depolanması için yaygın bir sistem oluşturmak, ürün sahiplerinin mallarının emniyetini sağlamak ve kalitesini korumak gibi amaçlarla 5300 Sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu* 1 yürürlüğe girmiştir. Gerçekten de hasat dönemlerinde tarım ürünlerindeki arz yığılması nedeniyle fiyat düşüşlerinin yaşanması, özellikle küçük çiftçiler ile ürün sahiplerinin bankalardan kredi ve finansman sağlamalarında yaşanan güçlükler, tarım ürünlerinde pazarlama, muhafaza ve nakliye konularında yaşanan güçlükler lisanslı depoculuk sistemini zorunlu hale getirmiştir. Lisanslı depoculuk sisteminin kurulması aşamasında bazı zorluklar ortaya çıkmıştır. İlk yatırım maliyetinin yüksek olması ve kâr oranlarının düşük öngörülmesi bunlardan başlıcalarıdır.3 5300 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinin üzerinden sekiz yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına karşın, kalkınma ajansları ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin destekleri ile son bir iki yıl içinde lisanslı depo kurulması yönünde önemli adımlar atılabilmiştir. Lisanslı depoculuk kapsamında yapılacak işlemlerde doğacak vergilerin önceden öngörülebilmesi ve açık olması sistemin kurulması ve sağlıklı işleyişi açısından hayati öneme sahiptir. Çalışmamızda tarım ürünleri lisanslı depoculuk kapsamındaki işlemlerin vergide açıklık ilkesi bağlamında katma değer vergisi karşısındaki durumunu inceleyeceğiz.

  • Makalemizde, Vergi Usul Kanunu açısından stokların değerlemesiyle ilgili işlemler açıklanmaya çalışılacaktır. Bu kapsamda öncelikle stok değerlemesinin vergi matrahına etkisi üzerinde durulacak, daha sonra işletmeye dahil olan ve ambardan çıkan stokların değerlemesi ile envanter işlemlerinde değerlemeye ilişkin bilgiler verilecektir.

  • Çalışmamızın konusunu oluşturan "indirimli kurumlar vergisi" müessesesi, 5838 sayılı Ka- nun'un 9. maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'na 32/A maddesi olarak eklenmiştir. Getirilen düzenleme ile daha önce uygulanmış olan yatırım indirimine benzer şekilde yatırım yapan mükelleflere, yapılan yatırım tutarının belli oranında vergi yükümlülüğünün dışında kalma olanağı getirilmiştir. Ancak burada belirtmemiz gereken bir husus, teşvik unsurundan gelir vergisi mükelleflerinin de yararlanabileceğidir. Bu yüzden indirimli gelir ve kurumlar vergisi oranı olarak telaffuz edilecektir.