VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Denetmeni

Ahmet GÜZEL





  • Küresel bir yapıya dönüşen ve tek ekonomi halini alan dünya ticaretinde ülkeler bir pazar yeri olarak ortaya çıkmaktadır . Pazarianan ve pazarlayan olarak ortaya çıkan ülke ekonomilerinin güçlü olmas ı , devletlerin uluslararası ticaretteki rolü ve etkinliğini de aynı doğrultuda artırmaktadır. Bu kapsamda ekonomi politikalarının uygulama kriter ve sonuçları açısından " Dış Ticaret Aç ı ğı" önemli göstergelerden biri olarak tanımlanmaktadır . Son dönemlerde Türkiye'deki yüksek ve sürekli büyüme oranı ve siyasi istikrar, dış ticaret hacminde kayda değer artışlar ı husule getirmiştir. Ancak dış ticaret hacmindeki artış sonucunda; ithalatta nispeten daha hızlı artış sebebiyle dış ti caret açığı ortaya çıkmıştır. Türkiye ekonomisi bakımından dış ticaret açığı olagelen yapısal sorunlardan biridir. Günümüz Türkiye ekonomisinde bu sorun, cari açık ile beraber aynı zamanda en kırılgan noktayı teşki l etmektedir. Bu sebeple ihracata oranla ithalat ın daha yüksek oranda artmasıyla ortaya çıkan dış ticaret açığı analizinin doğru yap ı lması ve sorunun giderilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu yazıda büyüme hızı kesilmeden ve enflasyon artışına sebebiyet vermeden ; Türkiye ekonomisi bakımından önemli bir sorun teşkil eden dış ticaret açığının kapatılmasına ilişkin yöntem ve politikalar irdelenecek ve çözüm yolları tartışılacaktır.

  • KDV uygulamasında binek otomobil alımı sebebiyle yüklenilen KDV'nin esas olarak indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak ana faaliyeti bu tür araçların işletilmesi olan KDV mükelleflerinin binek otomobil dahi olsa bu tür mal alımı nedeniyle ödenen verginin mahsubu imkan dahilinde düzenlenmiştir. İkinci el binek otomobil satışları belli şartlar çerçevesinde % 1 KDV oranına tabi tutulmuştur. Bu bağlamda indirimli orana tabi işlem sebebiyle söz konusu araçların alışlarına ait ve indirilemeyen KDV'nin iadesinin mümkün olup olmadığı tartışmalıdır ve Gelir İdaresi tarafından iade uygulaması kapsamında değerlendirilmemektedir. Bu çalışmada bu tür satış işlemleri sebebiyle KDV iadesinin mümkün olduğu irdelenmiştir.

  • Dış ticaretin önemli bir unsuru olan ithalat işlemlerinde gümrük mevzuatı ile diğer vergi mevzuatının paralel olmamasından kaynaklanan sıkıntılar yaşanabilmektedir. Bu sıkıntılardan birini de; gümrük vergisine esas teşkil eden tutar ile alış bedeli arasında uyumsuzluk olması hali oluşturmaktadır: "Emtia ile ilgili ithalat işlemlerinde yasal defterlere maliyet bedeli olarak, ithal edilen malın alış bedelinin mi yoksa gümrük idaresince tespit edilen istatistiki kıymetinin mi kaydedileceği; malın istatistiki kıymetinin alış bedelinden yüksek olması nedeniyle gümrükte ödenen KDV'nin tamamının mı yoksa alış bedeline isabet eden kısmının mı indirim konusu yapılacağı" hususu, uygulamada tereddüt yaşanan konulardan biridir. Bu şekilde ortaya çıkan uyumsuzluk sebebiyle yüklü miktarda "sonraki döneme devreden KDV" sonucu husule gelebilmektedir. Bu durumda vergi inceleme verileri açısından mükellefler aleyhine olumsuzluklar ortaya çıkmakta ve ödenmek istenen KDV'nin veya "sonraki döneme devreden KDV'nin" daha düşük olabilmesi durumunun önüne geçmektedir. Bu yazıda; belirtilen olumsuzluğun giderilebilmesi açısından vergi mevzuatı ışığında çözüm yolu irdelenmş ve tartışılmıştır.

  • Katma Değer Vergisi, işlemlerin "katma değer" üzerinden vergilendirilmesi mantığına oturtulduğu için ekonomi ve ticari hayatla eş zamanlı ve girift bir yapı arz eder. Bunun bir gereği olarak verginin konusu bakımından bütün işlemler ve aşamaları "ismen" hükme bağlanmak suretiyle kavranmaya çalışılmıştır. Bunun yeterli görülmediği durumlarda "ve benzeri", "gibi" edatlar kullanılmak suretiyle ekonomik ve ticari yaşamın bütün aşamaları vergi kapsamına alınmıştır. Bu yapısıyla KDV, modern vergi uygulamasından en önemli dolaylı vergi olarak yerini almıştır. Bu yazıda KDV uygulamasında "gönüllü mükellefiyet" konusu ele alınmış ve tasnif edilmeye çalışılmıştır.

  • Bu yazıda; kiraya verme işlemlerinde vergi doğuran olay KDVK açısından açıklanırken 193 sayılı GVK ve 5520 sayılı KVK bakımından da irdelenmeye çalışılmıştır.

  • Devletin kesinleşen alacaklarına genel bir ifade ile kamu veya amme alacağı denir. Günümüz ifadesiyle kamu alacağının tahsil edilmesi, devletler açısından olmazsa olmaz hususlardan biridir. Bunun için zorla tahsil edilme usul ve esasları belirlenmiş ve yasal hükümlere bağlanmıştır. Ancak zorla tahsil edilme hallerinde telafisi imkânsız sonuçlara yol açması da mümkün bulunmaktadır. Bu gibi durumlar düşünülerek kanun koyucu tarafından 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanunda "Tecil Müessesesi" düzenlenmiştir. Bu suretle; kamu idarelerine iyi niyet sahibi, fakat zor durumda olan borçluların borçlarını teminat karşılığında ve faiz alarak tecil etmek yetkisi verilmiştir. Kamu idarelerinin kendilerine borçlu olanların borç ödendikten sonraki ekonomik durumları ile alakalanmaları mecburiyeti, böyle bir tecil yetkisinin kamu idaresi mümessillerine tanınmasını zorunlu kılmaktadır.* Bu yazıda; özellikle borçlu için önem arz eden ve kolaylık sağlayan tecil sistemi irdelenmeye ve açıklanmaya çalışılmıştır.

  • Bu yazıda; VUK?nda tutulması zorunlu kılınan defterlerin ?yasal? niteliği ve bu çerçevede muhasebe kaydı yapılan KDV?nin indirim konusuyapılabilmesi hususu irdelenmifltir.

  • Bu yazıda belge düzenlememe nedeniyle özel usulsuzlük cezas?n?n kesilmesi hususu irdelenirken özellikle fatura başta olmak üzere gider pusulası, müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzu düzenlenmemesinden dolayı usulsuzlük cezasının kesilmesinde ?fiili tespit? boyutu tartışılmıştır.

  • Kamu hizmetlerinin devamlı olarak işlemesinin zorunlu bulunması, bu hizmetlerin karşılığını teşkil eden vergi, resim, harç ve diğer kamu idarelerinin her türlü gelirlerinin belli süreleri içinde ve kısa zamanda tahsilini zaruri kılmaktadır. Kamu alacaklarının takip ve tahsilindeki prensipleri iki genel esasta toplamak mümkündür: bunlardan biri; kamu alacağını ödemekle mükellef olanlara ödeme bakımından her türlü kolaylık göstermek, diğeri de kamu idarelerinin alacaklarını emniyet altına alarak kolay ve seri bir şekilde tahsil etmektir. Amme alacakları esas itibariyle 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanundaı (AATUHK) düzenlenmiş ve "şahsi kefalet" müessesesi de amme alacaklarının emniyet altına alınmasına yönelik olarak anılan Kanunun 11. maddesinde hükme bağlanmıştır . Bu yazıda; amme alacaklarının korunmasında teminat müessessesinin tamamlayıcı bir unsuru olan şahsi kefalet uygulaması, 6183 sayılı AATUHK bakımından irdelenmeye ve açıklanmaya çalışılacaktır.

  • "Avans" satın alınacak mal veya hizmetler için mal teslimin i veya hizmet ifasını gerçekleştirecek olan tarafa yapılan bir ön ödemedir. Başka bir tanımla avans, gelecekte ihtiyaç duyulan mal teslimi veya hizmet ifası işlemlerinin gerçekleşmesi için verilen ve bu işlemlerin gerçekleşmesi halinde işlem bedelinden mahsup edilmek üzere yapılan peşin ödemeleri ifade eder. Bu yaz ıda verilen sipariş avanslarının, mal tesli mi veya hizmet ifası ya pılmamasına rağmen bu ödemelerin geri alınamanıası halinde şüpheli alacak karşılığı ayırmak suretiyle zarar yazılıp yazılamayacağı hususu irdelenmiştir .

  • Özel emeklilik sisteminin, ülkemizde uygulaması amacıyla 28.03 .2001 tarih ve 4632 sayılı " BiREYSEL EMEKLiLiK TASARRUF VE YATIRIM SiSTEMi KANUNU " düzenlenmiş ve 27 Ekim 2003 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere uygulamaya başlanmıştır. Bu suretle özel emekli lik sistemi , "Bireysel Emeklilik Sistemi" (BES) adı altında Türk Sosyal Güvenlik mevzuatına dahil edilmiştir. Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunun 1 .maddesinde BES'in amaç ve kapsamı hükme bağla n mıştır . Buna göre " BiREYSEL EMEKLiLiK TASARRUF VE YATIRIM SiSTEMi KANUNU"nun amacı , kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı olarak bireylerin emekliliğe yönelik tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesi ile emeklilik döneminde ek bir gelir sağlanarak refah düzeylerinin yükseltilmesi, ekonomiye uzun vadeli kaynak sağlayarak istihdamın artırılması ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunulmasını teminen, gönüllü katılıma dayalı ve belirlenmiş katkı esasına göre oluşturulan bireysel emeklilik sisteminin düzenlenmesi ve denetlenmesidir. Bu yazıda BES uygulamasına ilişkin sağlanan teşvikler,vergisel avantajlar boyutuyla irdelenecektir.

  • Ticari hayatta iş l etmeler, satı ş l ar ı nı ve/veya müşteri say ı s ı nı a rtırmak, ürün/mal pazarlamas ı nı sağlamak ve rekabet gücünü yükseltmek amacıyla, yap ı lan satışlar mukabi linde verilen kuponlar baz alına rak çeki l iş sonucu müşterilerine dağıtılmak suretiyle kampanyalar düzenleyebilmektedirler. Bu yazı d a; bu tür kampanyalar çerçevesinde dağı tı l an otomobillerin KDV karş ı s ı ndaki durumu tartı şıl mışt ı r.

  • Günümüz kamu maliyesinde vergilendirilecek değer olarak gelir esas alınmaktadır. Gelir, vergi ödeme gücüne ulaşmak için değişik vergileme tekniklerine imkan verse de içeriğinin ve sınırlarının çizilmesi, değer olar.ak tespit edilmesi bakımından zorlukları da bünyesinde barındırmaktadır. Vergilendirme kapasitesinin göstergesi ve gelir olarak değerlendirilecek hangi nakit akımlar benimsenmelidir? Vergilendirmede esas alınacak gelir hangisi olmalıdır? Kapsamlı tam bir gelir tanımı yapmak mümkün müdür? Bu yazıda, yukarıda geçen ve akla gelebilecek benzeri sorulara cevap bulmak üzere teprideki ve uygulama açısından Gelir Vergisi Kanunundaki düzenlemeler ışığında değerlendirme yapılacaktır.