VergiRaporu Yazar Fotoğrafı

Vergi Müfettiş Yardımcısı

İsmail KARAKOÇ





  • 25.02.2020 tarihinde yürürlüğe giren 2151 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 2007/12888 sayılı Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Bakanlar Kurulu Kararında değişiklik yapılarak çok uluslu işletmelere, belgelendirme konusunda ek yükümlülükler getirilmiştir. Söz konusu düzenleme, OECD’nin BEPS projesinde yer verdiği önemli konularından biridir. 13 numaralı BEPS eylem planında ayrıntılı olarak açıklanan Master File, Local File ve Country by Country Reporting, Türkiye tarafından da dikkate alınarak 2020 yılı itibariyle Genel Rapor, Yıllık Transfer Fiyatlandırması Raporu ve Ülke Bazlı Rapor olarak karşımıza çıkmıştır. Hali hazırda mükelleflerce transfer fiyatlandırması raporu hazırlanmakta iken bu yükümlülüğe Genel Rapor ve Ülke Bazlı Rapor da eklenmiştir.Vergi dünyasında yerini alan transfer fiyatlandırması belgelendirme yükümlülükleri üç farklı rapordan oluşacaktır. Mezkûr Kararda belirtilen şartları sağlayan mükellefler tarafından, 2019 hesap dönemine ait ilk Genel Rapor ve ilk Ülke Bazlı Rapor Aralık 2020 sonuna kadar hazırlanacaktır. Böylece şirketlerin belli başlı bilgileri diğer ülkelerle paylaşılarak mali açıdan şeffaflık ilkesi ön plana çıkacaktır. Anahtar Kelimeler: Genel Rapor, Transfer Fiyatlandırması Raporu, Ülke Bazlı Rapor, BEPS Jel Sınıflandırma Kodları: H25, H29, K34

  • Vergi kaybının önüne geçmek amacıyla vergi güvenlik müesseseleri oluşturulmuştur. Örtülü sermaye de vergi güvenlik müesseselerinden biridir. Kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, kurumun dönem başı öz sermayesinin üç katını aşan kısmının örtülü sermaye sayılacağı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda hüküm altına alınmış, detaylı açıklamalara da Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde değinilmiştir. Tebliğde ayrıca, piyasa koşulları ve ticari teamüllere aykırı vadeli mal ve hizmet alımları, örtülü sermaye kapsamında değerlendirilmektedir. Örtülü sermaye sayılan vadeli alımlar nedeniyle ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderler kurum kazancının tespitinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır.

  • İslami bono olarak da bilinen, Kira Sertifikası (sukuk), her türlü varlık veya hakkın finansmanını sağlamak amacıyla varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen ve sahiplerinin bu varlık veya haklardan elde edilen gelirlerden payları oranında hak sahibi olmalarını sağlayan sermaye piyasası aracıdır. Özellikle son dönemlerde, faizsiz bankacılık hizmeti veren kurumlar sadece Müslüman nüfusun fazla olduğu bölgelerde hizmet vermekle yetinmeyip, tüm dünya geneline yayılmaktadır. Bu durumun etkisiyle de faizsiz bankacılık ürünleri arasında son yıllarda önemini gittikçe artıran enstrüman araçlarından birisi kira sertifikası olmuştur. Ülkemizde kira sertifikalarına ilişkin ilk düzenleme Nisan 2010 tarihinde çıkarılmıştır. Ancak bu piyasa aracına yönelik vergisel düzenleme ise 6111 sayılı Kanun ile uygulanabilir hale getirilmiştir. Son dönemlerde kira sertifikaların piyasadaki varlığı ön plana çıktığından, Sermaye Piyasası Kanununda yeni düzenlemeler de kendisini göstermiştir. Bu çalışmamızda kira sertifikalarının sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde değerlendirilmesi yapılacak ve bu enstrümana yönelik kurumlar vergisi mevzuatındaki düzenlemeler ele alınacaktır.

  • Vergi kaybının önüne geçmek amacıyla Türk vergi sisteminde vergi güvenlik müesseseleri oluşturulmuştur. Örtülü sermaye de vergi güvenlik müesseselerinden biri konumundadır. Kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, kurumun dönem başı öz sermayesinin üç katını aşan kısmı örtülü sermaye sayılmaktadır. Kullanılan borçların senede bağlı olup olmamasının ise bir önemi bulunmamaktadır. Örneğin tahvil ihraç ederek ortak veya ortakla ilişkili kişilerden borçlanan anonim şirketlerin örtülü sermaye hesaplaması yapacağı unutulmamalıdır. Örtülü sermaye sayılan bu borçlanmalar sonucunda ödenen veya hesaplanan faizler ise kurum kazancının tespitinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır.

  • İflas erteleme, ticaret mahkemesi tarafından hakkında iflas kararı verilebilecek olan borca batık durumdaki sermaye şirketleri ve/ veya kooperatiflerin, kanunda belirtilen şartları taşımaları durumunda belli bir süre için iflastan kurtulması imkânı tanıyan hukuki bir korumadır. Özellikle son yıllarda adından sıkça bahsedilen, birçok şirket tarafından başvurulan borçtan kurtuluş yolu haline gelen iflas erteleme, kurumlara bazı hukuki imtiyazlar sağladığından kötü niyetli kurumlar da bu yola kolayca başvurabilmektedir. Hukuki bir koruma sağlayan bu müessese, piyasada zamanla sorun haline gelmeye başlamıştır. Bu sorunları bir nebze de olsa gidermek amacıyla 6728 sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile iflas erteleme hükümlerini barındıran 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda değişiklikler yapılmıştır. İcra ve İflas Kanunu?nda yapılan yeni düzenlemeler ile iflas erteleme müessesesi daha adil ve daha etkin hale getirilerek amaca hizmet etmeye başlamıştır.

  • Konkordato, mali yapısı bozulan borçlu ile alacaklının belli şartlarda uzlaşarak mahkeme tarafından onaylanan anlaşma olarak ifade edilebilir. 7101 sayılı Kanun ile yapılan düzenleme sonucunda iflas erteleme kurumu kaldırılarak, mali yapısı bozulmuş olan borçlulara bir çözüm yolu olarak kapsamı genişletilen konkordatoya başvurma imkanı getirilmiştir. Konkordato ile borçlulara vade verilerek ve/veya borç tutarları indirilerek alacaklılar ile anlaşma yapılmaktadır. Böylelikle borçlular iflas etmeden hem faaliyetlerini devam ettirmekte hem de borçlarını ödeyebilmektedir. Yasanın henüz yeni olması özellikle yargılama sürecinde bazı hususların açığa kavuşturulması gerekmektedi